Türkiye IMSAD MAGAZINE – SELÇUK AVCI INTERVIEW
Mr. Selçuk Avcı, a prominent architect, noted that he prefers to use local products in all of his projects saying that: “By using local products, we do not only contribute to local industry, but at the same time adopt an environment-friendly approach in terms of transport”.
Ekolojik tasarım ve enerji tasarrufunu ön planda tutan mimariye olan ilgisi ve bu alandaki çalışmaları ile tanınan Avcı Architects’in kurucusu mimar Selçuk Avcı, Londra ve İstanbul’daki ofislerinde çalışmalarını sürdürüyor. Modern çağda çağdaş bir mimarlık yapma amacında olduğunu söyleyen Avcı, “Yerel, kültürel, sosyolojik şartlara saygı göstererek, o bölgeyi yabancılaştırmayan bir yaklaşıma daha çok yakınız. Dolayısıyla bizim mimari anlayışımızda her yerde aynı tarzı uygulamaktan ziyade, o yörenin özünde bulunan özellikleri açığa çıkarıp oradan esinlenmek var” diyor.
Selçuk Avcı ile mimariye bakışını ve projelerini konuştuk…
Eğitiminizden ve iş hayatına başlama sürecinizden bahseder misiniz?
Ortaokuldan itibaren İngiltere’de eğitim gördüm. 1989 yılında işyerimi de İngiltere’de kurdum. 2006 yılında Türkiye’de de ofis açmaya karar verdim. Önceleri Türkiye’yi bir çalışma mekanı olarak görmüyordum. Ancak Türkiye’nin gelişen ekonomisi, uzun dönemli ekonomik geleceği ve 2008 yılında ekonomik krizin Avrupa’yı vurması Türkiye’ye ağırlık vermeme neden oldu. Şu anda hem İngiltere’de hem de Türkiye’de çalışmalarımıza devam ediyoruz.
“ALT TABANI SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK OLAN ÇAĞDAŞ BİR TASARIM YAKLAŞIMI”
Türkiye’de yaptığınız projeler nelerdir?
En önemli projelerimizden birisi 2010 yılında bir yarışmayla kazandığımız Ankara’daki Türkiye Müteahhitler Birliği Genel Merkez binası. Bu projeyle yurt dışında da ödüller aldık. Türkiye’de bizim özellikle uzman olduğumuz “sürdürülebilirlik” kavramını vurgulamaya yönelik bir proje oldu. Sürdürülebilirlik geniş kapsamlı bir kavram ama Türkiye’de daha çok ekolojik tasarımla eşleştiriliyor.
Sürdürülebilirliğin yelpazesi sadece ekolojiye değil aynı zamanda ekonomik ve sosyolojik konulara da dayanıyor. Bu konuyu Türkiye genelinde benimsetmek amacıyla ayrıca çeşitli üniversitelerde sürdürülebilirlik konusunda dersler verip hocalık yapıyorum.
Ağırlıklı olarak çalıştığınız bir alan var mı?
Bina çeşidi olarak soruyorsanız tek bir alana yönelmedik. “Sadece ofis binalarına veya konut binalarına odaklanıyoruz” diye bir kuralımız yok. Çok çeşitli bir yelpazemiz var. Bu yelpaze içinde havaalanları, ofis binaları, konutlar, iş merkezleri, oteller, kongre merkezleri, alışveriş merkezleri gibi yapılar bulunuyor.
Şu anda üzerinde çalıştığınız projeler neler?
Güneşli’de bir karma kullanım projesi bitmek üzere. İçinde ofis, yaşam kulesi, alışveriş mekanları olan bir bina türü. İşveren Şölen Çikolata ve firmanın gayrimenkul alanındaki ilk yatırımı. Onun dışında Summa’nın İstanbul’da genel merkez binasını yaptık. Şu anda da Procter and Gamble şirketinin kurumsal ofislerini yapıyoruz. Beykoz’da ve Akatlar’da kentsel dönüşüm projemiz var.
Yurt dışında hangi projeleri yaptınız?
Yurt dışında şu anda en önemli projemiz Afrika ülkesi olan Kongo’da. Projenin içeriği Afrika Birliği Kongre Merkezi, Avrupa Birliği’nin Afrika versiyonu diyebiliriz. Ayrıca yine Kongo’da bakanlık binaları, bir alışveriş merkezi ve oteller yapıyoruz. Onun dışında Bakü’de bir toplu konut projemiz var. Suudi Arabistan Al Khobar’da karma kullanımlı konut ve ofislerin yer aldığı projemiz de devam ediyor. Ayrıca Gana’nın başkenti Akra’da havaalanı yaptık.
“BÜTÇEYE UYGUN MALZEME KULLANMAK ÖNEMLİ”
Sizce mimaride kaliteli malzeme kullanımının önemi nedir?
Hiç bir mimar projelerinde kalitesiz malzeme kullanmak istemez. Ancak bir yatırımcının bütçesi başka bir yatırımcının bütçesinden farklı olabiliyor. Bence projenin bütçesine göre doğru ve kaliteli malzemeler kullanmak gerekir. Ayrıca o malzemenin nasıl bir araya geldiği, nasıl detaylandırıldığı, nasıl kullanıldığı da önemli. Baktığınız zaman kaliteli görünen bir malzeme kötü bir şekilde kullanılırsa yanlış kullanılmış olur. Dolayısıyla kalitesiz görünebilir.
Sizin mimari görüşünüz nedir? Bina tasarlarken neyi ön plana çıkarıyorsunuz?
Biz modern çağda çağdaş bir mimarlık yapma amacındayız. Yerel, kültürel, sosyolojik şartlara saygı
göstererek, o bölgeyi yabancılaştırmayan bir yaklaşıma daha çok yakınız. Dolayısıyla bizim mimari anlayışımızda her yerde aynı tarzı uygulamaktan ziyade, o yörenin özünde bulunan özellikleri açığa çıkarıp oradan esinlenmek var.
Türkiye’deki ofisinizde kaç kişilik bir ekibiniz var?
30 kişilik bir ekiple çalışıyoruz.
Büro olarak hedefleriniz nelerdir?
Şu ana kadar ağırlıklı olarak ticari binalar üzerinde çalıştık. Ama biraz daha kültür, eğitim, sanat ve yüksek öğretim binalarına yönelmek istiyoruz.
“KAMU YAPILARI YARIŞMA İLE YAPILMALI”
Mimaride birtakım yarışmalar düzenleniyor. Sizce mimarlık mesleğinin gelişmesinde bu yarışmaların katkısı nedir?
Yarışmaların çok önemli katkısı var. Bilhassa kamu sektöründe yapılan bütün binaların yarışmayla sonuçlanması en doğrusu. Kamu yararı için yapılan bir projede olabildiğince tarafsız bir seçim yöntemi olması lazım. Kişilere özel bir seçim olmaması gerekiyor ve bunun da en iyi yöntemi proje seçiminin yarışma ile yapılması. Avrupa Birliği’nde herhangi bir kamu yapısı her şartta yarışma ile yapılmak zorunda. Bizim de atık bir Avrupa ülkesi gibi hareket etmeye alışmamız lazım.
“ÇEVRECİ BİR MİMARİ YAKLAŞIMIMIZ VAR”
Projelerinizde çevrenin korunmasına dikkat ediyor musunuz?
Bizim şirket olarak çevreci bir mimari yaklaşımımız var. Tabiatın korunmasını, binaların enerji verimliliğinin sağlanmasını ve o yörenin yerel unsurlarına destek vermeyi ön planda tutuyoruz. Mesela olabildiğince Türkiye’de üretilen malzemeleri kullanmayı tercih ediyoruz. Türkiye’de bu malzemeler yoksa bile malzeme üreticilerini o malzemenin üretilmesi için ikna etmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin endüstrisi gelişsin istiyoruz. İkincisi de uzak mesafelerden getirilen malzemeler karbon salınımını yükseltiyor. Diyelim ki bir kapı buldunuz aynı kapıyı İzmir’den de getirebilirsiniz, İtalya’dan da. İtalya’dan getirirken bunu kamyonlara, ya da gemilere yükleyip getirmeniz lâzım. Gemide petrol kullanılacak ve o petrol karbon salacak. Dolayısıyla onu buraya getirirken çevreye zarar vermiş olacaksınız. Yerli malzeme kullanarak hem yerli endüstriyi desteklemiş hem de çevreye çok daha az zarar vermiş olursunuz.
Projelerinizde yerli malzeme kullanmaya mı öncelik veriyorsunuz?
Evet, bence yerli malzeme kullanmak çok önemli. Milliyetçilikten gelen bir şey değil bu. Mesela ben Suudi Arabistan ile iş yapıyorsam oranın yerel endüstrisini desteklemem lâzım. Ülkenin lokaline daha çok destek vermek gerekir. Türkiye’de başka yerde muadili yapılmamış ürünleri üretmekten kaçınıyoruz. Yani başka bir memlekette icat edilmemişse, başka bir yerde ispatı yapılmamışsa kendimizi riske atmıyoruz. Sadece kopyalamak bize daha kolay geliyor. Ama kopyalayınca da çok iyisini yapıyoruz. Ancak piyasaya Avrupalılar, Amerikalılar gibi bakıp, yenilik olarak ben neyi sunabilirim diye düşünmek lazım. Bunun için de Ar-Ge’ye çok önem verilmesi ve büyük bir bütçe ayrılması gerekiyor. Hükümetin de bunu desteklemesi lazım.
İstanbul’daki kentsel dönüşüm projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de kentsel dönüşüm çok basitleştirilerek rant kaynağı oldu. Her tarafı düzleştirip apartman dikmek kentsel dönüşüm olarak adlandırılıyor, planlama yapılmıyor. Belediyeler tarafından önce genel bir çerçeve oluşturulması lazım. Master plan kavramının oturtulması, takip ve kontrol edilmesi gerekiyor.