5 Haziran Dünya Çevre Günü
Sürdürülebilirliği bir bütün olarak ele alan Avcı Architects’in kurucusu Selçuk Avcı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında yaptığı açıklamada sürdürülebilirliğin bir düşünce tarzı olduğunu ve buna bir trend olarak bakılmaması gerektiğini, kaçınılmaz sonuca yönelik sadece yapısal değil, aynı zamanda ekonomik önlemler de alınmasının önemine değinerek bu bilincin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Sürdürülebilirliğin en basit haliyle günün ihtiyaçlarını karşılarken, yarının ihtiyaçlarını öngörebilecek düşünce sistemi olduğunu söyleyen Selçuk Avcı, bu kavramın beraberinde yenilenebilirlik ve yeşil bina kavramlarını da getirdiğini söylüyor. Yeşil bina dendiğinde çoğu kişinin tam anlamıyla yeşillerle kaplı bir bina hayal ettiğini hatta yeşile boyanmış bir bina bile düşünenler olabileceğini belirten Selçuk Avcı, yeşil binayı şöyle tanımlıyor: ‘Yeşil bina, yani çevre duyarlı bina, doğadan öğrenir ya da doğayı taklit eder. Yeşil bina, bulunduğu yerin iklim koşullarına göre tasarlanan, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan, doğal ve atık üretmeyen malzemelere teşvik eden, doğaya zararı minimize eden ve maksimum yalıtım özelliğine sahip sosyal ve ekonomik sorumluluğuyla doğaya uyumlu yapılar olarak tariflenir’. Yeşil binanın bu etkenlerinin yanı sıra maliyetin yatırımcıya finansal açıdan geri döndüğü avantajına da dikkat çeken Selçuk Avcı, mimaride sürdürülebilirliği Etik, Ekolojik ve Ekonomik (3E) olmak üzere üç ana eksende değerlendiriyor. Sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda bu faktörlerin, ana kavramdan ayrılamayacağını, bir bütün olarak değerlendirdiği sürece sürdürülebilir bir ürün ortaya çıkacağını savunan Selçuk Avcı, ekolojik eksenin ne olduğu ve bunu yönlendiren etkenlerin neler olduğunun artık yaygın olarak bilindiğini, fakat birçok kişinin sürdürülebilirliğin sadece enerji etkenlik ile ilgili olduğunu düşündüğünü ve diğer iki ekseni göz ardı ettiğini düşünüyor. Aslında sürdürülebilirliğin ekonomik boyutunun hayal edilmesinin zor olmadığını söyleyen Selçuk Avcı, bir yapının sürdürülebilir olması için yapıya biçilen ekonomik değerin, günün koşullarıyla sınırlı kalmadan gelecek senaryoları da hesaba katması ve gelecek nesillerin gereksinimlerinin düşünülerek hareket edilmesi sonucunda gerçek anlamda sürdürülebilir bir yapı ortaya konulacağına dikkat çekiyor.
Avcı Architects tarafından tasarlanan Türkiye Müteahhitler Birliği Genel Merkezi binası; LEED Platinum Sertifikasına sahip, Türkiye’de ilk kez kullanılan termal labirent uygulamasıyla, ofislerdeki havanın temizliği ve havalandırma konusunda, Amerika merkezli Jones Lang LaSalle (JLL) şirketinin Dünya Yeşil Bina Konseyi (WGBC) ile birlikte gerçekleştirdiği ‘Ofislerde Sağlık, Refah ve Verimlilik’ araştırmasında örnek bina olarak gösterildi. Ofis ortamlarındaki fiziksel olumsuzlukların, çalışanların mutluluk ve verimliliğinin nasıl etkilendiği, bunların sonuçlarını ve ne tür iyileştirmeler yapılması gerektiğini ortaya koyan global verilerin yer aldığı bu araştırmada, Türkiye’den yer alan tek yapı Avcı Architects’in Türkiye Müteahhitler Birliği için tasarladığı genel merkez binası oldu.
Yine doğal havalandırmaya önem verilerek Royal Holloway Üniversitesi için Avcı Architects tarafından tasarlanan yapılardan biri de Uluslararası Dil Merkezi binası. Bu binada gece otomatik olarak açılan boşluklu döşemeler arasından geçirilen soğuk hava etkisiyle doğal soğutma sağlanıyor. Bu yapının üretim yılının 1998 olduğunu göz önünde bulundurursak, Avcı Architecs’in gündem trendi olan sürdürülebilirliği bir amaç haline getirdiğini daha da iyi anlıyoruz.