Bir ‘dönemin ruhu’ Retrospektifi
Tate Modern’deki ‘A Bigger Splash’ sergisi, 1950’lerden bu yana performans sanatındaki deneyselliğin resmi nasıl etkilediğini, çağdaş sanatın imkânlarını nasıl esnettiğini ortaya koyuyor.
‘A Bigger Splash: Painting After Performance’ sergisi, Tate Modern’in küratoryal başarılarından biri. Başlığının ilk bölümünü David Hockney’nin, müzenin koleksiyonunda bulunan resminden alıyor sergi; ardından gelen ise konsepti özetliyor. Sergi, 1950’lerden bu yana performans sanatındaki deneyselliğin resmi nasıl etkilediğini, çağdaş sanatın imkânlarını nasıl esnettiğini ortaya koymayı hedefliyor.
İlk odada bir Hockney, bir de Jackson Pollock var, gelenek olduğu üzere büyük boyutlarda ve yanlarına iliştirilmiş videolarla. Videolarda iki belgesel, kanvası hareketin alanı olarak gören Pollock ve hep izleyicinin katılımını bekleyen bir zemin olarak Hockney’nin sanatı üzerine. Kısa ve çekici. Dayanamayıp Hockney’nin havuzuna burada atlıyoruz.
Odalardan geçerken, bir dünya haritası üzerinde yürüyor gibi hissediyor insan. Makyaj, kılık değiştirmeler, tiyatro ve performansın açtığı özellikle 70’lerde gözlenen alana odaklanılıyor. Dönemin ruhunu ve bu ruhun seyahat kabiliyetini çok iyi aktaran bir sergi. New York ’tan Londra ’ya, Viyana’ya, Zagreb’e, Hong Kong’a… ‘Gangnam Style’dan daha hızlı hareket etmediği aşikâr da olsa, hızla ilerleyen deneyselliğin sınırları aştığı gözleniyor.
Belki tarihte benzer bir dönem hiç olmadı. Her alandan insanın bu kadar cesur olduğu, değişime böylesi inandığı ve umut beslediği, bunu birbirine aktarabildiği bir dönem. Sergiye konu olan, sanatçıların bedenlerini sahneye sürdükleri ve sorgulamaya kendilerinden başladıkları, deneylere önem verdikleri bir zaman. Çıplaklıklarını bazen amaç bazen araç olarak kullandıkları; derilerinin içindekilerle dışındakileri diyaloğa soktukları bir alan dönemin sanatı. Ve belki bu yolla müthiş biçimde samimileşiyor izleyen de üreten de. Her zaman çekici bulduklarınız Cindy Sherman’ın fotoğraflarında canınızı sıkmaya başlıyor. Ya da başka bağlamlarda fazla şiddetli gelenlerle empati kuruyorsunuz. Edward Krasinski’nin tekinsizce yerleştirdiği aynalar ve ortalarına çektiği mavi çizgi parçalıyor bedeninizi ve onu toparlamaya çalışırken siz de bu performansa dahil oluyorsunuz.
Her ne kadar bir sanat tarihi dersi gibi okunabilse de ‘A Bigger Splash’, içinden geçtiğiniz ve sağ çıktığınız bir deneyim aynı zamanda. Şu ana kadar saydıklarımın dışında, aralarında Lucy McKenzie, Yayoi Kusama, Andy Warhol, Karen Kilimnik, Helena Almeida, Jack Smith, Yves Klein, Marc Camille Chaimowicz’in de bulunduğu birçok sanatçıyla karşılaşmak da cabası…
Sergi 1 Nisan’a kadar Tate Modern’da sürecek.
Kaynak: Radikal