“Yer” ile İlişki Kurmak

 

Zamanında bir hocam Amerika’da öğrenim gördüğü okulun kampüsü için açılan bir yarışmadaki ince bir gözlemini aktarmıştı. Bir kaç “star” mimarın davetli olarak katılım sağladığı yarışmanın normalde bir çok yarışmada naif biçimde halledilen “yer görme” aşaması küçük çaplı bir şov ile gerçekleştirilmişti. Zaha Hadid’in geleceğini duyan bir çok öğrenci ve gözlemci kampüsün yenilenecek yerlerinin oluşturduğu hat üzerinde yerlerini almışlardı. Zaha Hadid çevresinde siyah giymiş yardımcıları (belki korumaları) ile kampüste bir yürüyüş gerçekleştirmişti. Bu  hareketli gösteri sona erdiğinde kalabalık yavaşça dağılmıştı. Hocam bir masada sessizce oturup etrafında gördüklerini küçük eskizlere aktaran birini fark etmişti. Adam daha sonra uzunca bir süre kampüste vakit geçirmiş, kendi başına yer yer durup yine bir şeyler karalamış ve sonra vakit geçirmeye devam etmişti. Yarışma sonuçları açıklandığında kazanan kişinin, o gün sessizce kampüs yaşantısına dahil olmaya çalışarak ve gözlemlerini küçük eskizlerle sindirerek aktaran Rem Koolhaas olduğu ortaya çıkmıştı. Bahsi geçen üniversite İllinois Institute of Technoloy ve bina ise McCormick Tribune Campus Center.

Dünyanın herhangi bir yerindeki birinin, kolaylıkla dünyanın her yerinde iş yapabildiği ve sınırların artık mesafelerle değil erişim bağlantısı ve hızıyla ölçüldüğü bir dünyada “yer” ile ilişki kurmak meselesi giderek anlamını ve gerçekliğini yitiren bir eylem olarak nitelendiriliyor. Kullanıcı ya da müşteri, sahip olduğu yer için üretilecek herhangi bir proje için o yerleşimin il ya da ilçe sınırlarında sıkışmadan yaptıracağı üretim alanında rüştünü ispat etmiş kişilere ulaşmayı daha uygun buluyor. Bu ortamda üretim hızının da insani yaşam hızının çok üstünde bir yerde durduğu varsayılınca, yer görmek, proje yapılan yeri algılamak, oranın ihtiyaçlarını özümsemek, verimli bir gözlem yapmak kısacası o “yere ait olan” ın tasarlanması için yapılması gereken ön çalışmaların hemen hiçbiri gerçekleştirilemeden bir çok üretim sonuç haline birden evriliyor.

Müşteri ve yapılan üretim şanslıysa işi alan kişi bir ya da iki defa alan gezisi yapabiliyor. Fakat yeni mimari ofis yapılanmalarına bakıldığında projeler en az 2-3kişi ile tasarlanıyor. Bu da aslında tasarım sürecine zaman zaman dahil olan ya da kontrol eden iş sahiplerinin dışında ekipten kimsenin o “yer”i görmeden anlatılanlar üzerinden üretim yaptığı sonucunu ortaya çıkarıyor.

Böylesi bir hızın ve ortamın içerisinde de “yere ait olan”ın  ya da bir diğer deyişle zamansız ve iyi bir yapı olabilecek olanın arayışında bir çok kişi tek bir adım bile atmıyor.

Daha önce de yayınlanmış olan Jacaranda Bodrum projesi yer görme ve alan gezileriyle biçimlendirilmiş bir örnek. Sadece işi alan mimarın değil o işi üreten ekibin de alan gezilerine katılım sağladığı, yalnızca işin başında ya da sonunda değil süreç içerisinde defalarca yere gidilerek tasarımın bu geziler sayesinde evriltildiği iyi bir süreç.

Çoğu zaman haritalar üzerinden ilk eskizleri gerçekleştirilen ve yer ile kağıt üzerinden oldukça sentetik bir ilişki kuran projeler, yer ile birleştiğinde o yerin ihtiyaçlarına göre kendi kendini şekillendiriyor. Jacaranda Bodrum projesi bu ilk temas, yer görme, yeri yaşama, tekrar tasarlama, tekrar yer görme, rüzgarı ve topografyayı algılama, çizdiğini yeniden bozma ve yeniden üretme süreçlerini, ilk temasın sentetikliğinden yer ile dokunsal bir ilişki kurmaya kadar giden süreci doygun bir biçimde yaşamamıza elveriyor.

Yaklaşık 1 yıl önce başlayan proje alan gezileri ve gözlemler sayesinde majör değişiklikler yaşamış, en son 11.04.2013 tarihli temasta ise süreç içerisinde alınan kararların haklılığı teyit edilerek olgunlaşma sürecinin başarıyla sonuçlanışı gözlemlenmiştir.

 

by Buşra Al

 

Recommended Posts

Leave a Comment