Selçuk Avcı Röportajı, bi_özet gayrimenkul’de…

Selçuk Avcı’nın, ‘çalışma mekanları’ üzerine  görüşleri, bi_özet gayrimenkul gazetesinde yayınlandı.

Çalışma Mekanları Yeniden Tanımlanıyor…

Geçmişte hiyerarşik bir yönetim sisteminin benimsendiği çalışma düzenlerinin aksine günümüzde hem yönetim hem işleyiş anlamında birbiriyle ilişkide departmanlar ve kompleks yapılar görüyoruz. Buna bağlı olarak çalışma mekânları da bireyselliği geri planda bırakan bir değişim içinde. Bu süreci ve günümüz çalışma mekânlarını, JLL Türkiye Proje Geliştirme Hizmetleri Direktörü Franc Neal, Cushman & Wakefield Proje Yönetimi ve Danışmanlık Bölümü Yöneticisi Murat Can Elmalı ve Avcı Architects Kurucu Ortağı Selçuk Avcı’ya sorduk.

Selçuk Avcı: Şahit olduğumuz değişimin, çalışma mekânlarında bireyselliğin ortadan kalkmasından ziyade; müşterek çalışma anlayışının ve bunun çalışma biçimlerinde mümkün olan pek çok permütasyonunun, bireyin çalışma ortamıyla etkileşime girdiği mekân türlerinin çeşitliliğini daha önemli kıldığını algılamaya yönelik bir eğilim olduğu görüşündeyim. İşin çoğunlukla ortaklaşa yapılan bir faaliyet olduğunun anlaşılması ve bireylere çalışma mekânlarında müşterek biçimde etkileşim kurmaya yönelik daha fazla fırsat verilmesi halinde yaratıcılığın artacağının farkına varılması sayesinde, izole çalışma mekânlarına giderek daha az ihtiyaç duyulmaya başlandı.

Çalışma şeklinin kendini tekrarlayan, son ürün bazlı görevlerden uzaklaşarak; yaratıcı düşünme, inovasyon ve adapte olabilirlik gibi etkenleri merkezine almaya başlaması çalışma ortamlarındaki iş birliğini daha önemli bir noktaya taşıdı. Bu anlamda ortak alanlar değer kazandı. Çalışma alanlarındaki bu değişim şöyle yorumlanıyor:

SA: Ofis, geç dönem 20. yüzyıl kavramıdır; şirketlerin yükselişi ve sanayi devriminin geç aşamalarındaki üretim süreçleriyle doğmuştur. Dolayısıyla bu tarz çalışma biçimlerinin evrim geçirip kendi içlerinde rötuşa uğramalarının göreceli olarak anlaşılabilir olduğu kanaatindeyim. İşletmeler giderek daha karmaşık ve çok katmanlı hale gelirken, çözülmesi gereken sorunlar veya iyileştirilmesi gereken hususlar da, tek bir beyinden fazlasına ihtiyaç duymaya başladı. Çalışma yöntemlerine yaklaşımımızdaki bu değişimin ve dolayısıyla çalışma ortamı dahilinde müşterek etkileşimlerin oluşturulmasının sebebi, zihinlerin müşterekliğine yönelik ihtiyacın farkına varılmasıdır.

Dünya tarım, sağlık, lojistik gibi kritik sektörlere ileri teknolojiyi entegre etmeye başladı ve gelecek artık klasikleşmiş metotların yanı sıra yenilikçi ve teknolojik atılımlar sonucunda şekillenecek. Peki, çalışma alanları ve ofisler geleceğe hazır mı?

SA: Üretim sistemlerimizin gelişimi ve iş dünyasıyla etkileşim konusunda bir devrime şahit olduğumuz açık. Endüstri 4.0 ifadesi, tam da bu değişikliği dile getirmek amacıyla türetildi ve bu kapsamda, aynı zamanda “nesnelerin interneti” fikrini bünyesinde barındıran “büyük veri”nin kullanılmaya başlanması, dünyamızı tasarlamaya devam etme biçimimizi değiştiriyor.

Geçmişte, aşağı yukarı “kör” bir biçimde çalışırken, şimdi farkındalık-üstü bir konumda bulunuyoruz. İnsanoğlunun bu kusursuz farkındalığının net sonucu, artık bilgileri çok daha basit bir biçimde bir araya getirip, derleyip düzenlemenin mümkün olması. Verinin her yerde ve her şekilde erişilebilir olması, bireyin işini her yerde ve her zaman yapabilmesini mümkün kılıyor. Bu tür bir çalışma mekânı değişimi, ofislerin tasarlanma şeklini değiştiriyor. Doğrusunu isterseniz, çalışanların giderek daha bağımsız olma ve her yerden çalışabilme konusundaki özgürlüklerinin artmasıyla beraber, ofisler giderek bu bireylerin daha fazla zaman geçirmek isteyecekleri yerler haline geliyorlar; tıpkı evleri gibi…

SelcukAvci-Son

Ekolojik tasarım ve enerji tasarrufu günümüz çalışma alanlarında ne kadar yaygın? Bir tasarımın üretiminden kullanımına kadar çevre dostu olması neden önemli?

SA: Sürdürülebilir düşünce toplumun tüm düzeylerinde bizi etkiler. İçinde yaşadığımız gezegen, hakim olmaktan çok itaat ettiğimiz bir organizma. İster bireysel isterse kolektif bir anlayışla tasarlanmış olsun, diğer tüm yapı tipolojilerinde olduğu gibi çalışma mekânlarında da, aldığımızdan daha fazlasını doğaya geri verebilmeyi düşünce sürecimize her yönden dahil etmemiz şart. Aslında bu, genel olarak çevreye en az zararlı malzeme ve sistemlerin kullanılmasından ibaret olan bazı basit kararlarla kolayca sağlanabilecek bir durum. Sürdürülebilirlik, tüm varoluş biçimlerimizin ötesinde tutulması gereken ve sonuçları hepimizi etkileyecek bir prensip.

Recommended Posts

Leave a Comment