Taksim’de bulunan tarihi duvar kaldırılıyor.

 

Taksim Meydan Düzenlemesi kazılarında ortaya çıkan ve Geç Osmanlı dönemine tarihlenen eserin incelemesi tamamlandı.

– İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nden gelen arkeologlar, 1939 yılında yıkılan Topçu Kışlası’na ait olduğu tahmin edilen tonozlarda büyük bir dikkatle çalışma yaptı. Hazırlanan rapor Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’na sunuldu. Ön inceleme raporuna göre, kazı alanında yaklaşık 2 metre yüksekliğinde ve 16 metre uzunluğunda bir duvar örgüsü olduğu tespit edildi.

Kışla’nın atık su kanalı olduğu tahmin edilen tonozun 1900’lü yıllarda yapıldığı sanılıyor. İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Cumhuriyet Caddesi’ndeki kazı sırasında ortaya çıkan tarihi duvar ve dehlizlerin Arkeoloji Müzesi denetiminde kaldırılmasına karar verdi.

Ancak hazırlanan röleve projesini yetersiz bulan Kurul, düzeltme yapılmasını istedi. Kurul, tarihi kalıntılarda kullanılan malzemenin incelenmesi için üzerinden numune alınarak laboratuvara gönderilmesine karar verdi.

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

“…İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi kapsamında yapılan çalışmalarda tespit edilen ve Geç Osmanlı dönemine tarihlenen set duvarı özelliği gösteren duvar kalıntısı ile gider kanalı olduğu düşünülen kalıntılara ilişkin İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğünün raporu ile rölövenin Kurulumuzca incelendiğine; kalıntıların inşa tekniğini anlayabilmek için harç ve sıva örneklerinin alınarak, hazırlanacak rapor ile düzenli duvar örgüsü gösteren kesimde (duvar kalıntısının kuzey ucundan başlayarak yaklaşık 10 m.lik kısım) duvar yapım morfolojisini belgeleyen analitik rölövenin hazırlanmasına, ayrıca harita üzerinde kalıntıların konumunu sabitleyen ölçümlerin yapılmasına, kazılan alanın doğu kesiti içinde görülen duvar parçasının da plana işlenmesine, söz konusu belgelerin Kurulumuza iletilmesinden sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü denetiminde kalıntıların kaldırılabileceğine karar verildi.”

(kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22756433.asp)
Taksim Platformu’ndan yapılan açıklamada ise, Taksim’de Maksem adıyla bir su dağıtım sistemi bulunduğunun kent yönetimi dahil, hemen herkes tarafından bilindiği belirtildi.

Prof. Dr. Kazım Çeçen’in hazırladığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bastırılan kitaplarda ve belgelerde de yer alan bu su kemerinin, önemli ve bilinen bir su sisteminin parçası olduğu anlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

”Jeoradar sistemiyle yüzeyden bir araştırma yapılmasına dahi ihtiyaç duyulmadan girişilen kazılar ve inşaat, tarihin tahrip edilmesine neden olmaktadır. Çünkü inşaatın acelesi vardır ve yerel seçimlere yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle inşaat, daha kurul kararı bile beklenmeden ihale edilmiştir. İş makineleri ile yapılan kazılarla yalnızca İstanbul’un en güzel caddeleri ve kentin merkezinde kalan son yeşil alanlar değil, Osmanlı eserleri de yok edilmektedir.
İnşaat, rant ve inat uğruna, züccaciye dükkanına girmiş fil misali yürütülmekte, her geçen gün kentin dokusunu ve ruhunu tahribe devam etmektedir. Ortaya çıkan durum, şehircilik adına bir skandaldır. Kentin en önemli kamusal alanında kavşak çözümü olarak ele alınan proje ve uygulanan yöntem çağdaş şehircilik standartları açısından da kabul edilebilir gibi değildir.”
Projenin, kent dışındaki bir otoyol inşaatı yöntemiyle yürütüldüğü öne sürülen açıklamada, projenin hiç olmazsa çok boyutlu olarak, farklı öncelikler dikkate alınarak ve katılımla geliştirilmesi ve yönetilmesi gerektiği savunuldu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, en temel görevini yerine getirmediği, bir bütün olarak ele alınması gereken kentin en önemli rekreasyon ve kamusal alanının, gelişigüzel ve parça parça inşaata açıldığı iddia edilen açıklamada, projenin arkeoloji boyutunun inşaat aşamasında ortaya çıkmasının da bunun bir göstergesi olduğu öne sürüldü.

İnşaat geri dönülemez bir aşamaya gelmeden uygulamanın acilen durdurulmasını talep eden platform, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni de projeyi yeniden gözden geçirmeye ve bu kamusal alanı canlandıracak, farklı öncelikleri gözetecek, alternatifleri ortaya koyacak, demokratik katılımı sağlayacak bir proje yönetimi sergilemeye davet etti.

(Kaynak: http://www.haberturk.com/yasam/haber/823419-taksimde-calismalar-durdu)


duvar

– Murat Bardakçı ise 04 Mart 2013 tarihindeki yazısında Koruma Kurulu kararını destekler nitelikte;

Ortaya çıkan kalıntı, Osmanlı zamanından kalma bir su yoluna benziyormuş ama tam olarak neyin nesi ve hangi devre ait olduğunun anlaşılması için kurullara müracaat edilmiş, arkeologlar ile sanat ve mimarî tarihçileri iyice bir inceleyeceklermiş. Taksim’deki faaliyetin âkıbeti de, verilecek rapordan sonra belli olacakmış…

Bu, Taksim’deki kazının bitmemesi, yani aylardır çekilen zorluklara uzunca bir müddet daha katlanmamız gerektiği demektir…
Uzmanların “Bulunan kalıntılar son derece önemli ve mutlaka korunması gereken kültür varlığıdır” şeklinde bir rapor verdiklerini düşünün! Taksim’de kazılar öncesinde zaten vârolan keşmekeş öylesine beter hâle gelir ki, tahmini bile ürkütücüdür.İstanbul gibi binlerce senelik bir yerleşim merkezinin neresini kazarsanız kazın, toprağın altından mutlaka birşeyler çıkar ve bunların tamamını muhafaza etmeye kalktığınız takdirde de şehirde yaşayacak, adım atacak yer bulamazsınız.

 “Eski” ile “Tarihi”nin Farkı

Bizim bu anlayışa gelebilmemiz için, uzun bir zaman geçmesi lâzım gibi görünüyor.

Zira, başta İstanbul’dakiler olmak üzere eskinin neredeyse bütün şık ve güzel mekânlarını yerle bir edip şehirlerin siluetini tamamen değiştirdikten sonra, şimdi tuhaf bir şekilde geçmişe sahip çıkmaya hevesleniyoruz. Artık her eski eserin “eşsiz” olduğuna ve dolayısı ile mutlaka korunması gerektiğine inanılıyor ve dünya kadar emsâli olan kalıntıların bile muhafazası uğruna hayat daha da zorlaştırılıyor. İnşaatınız için attığınız temelde iki eski tuğla mı çıktı? Herşey en az birkaç seneliğine duruyor, kurulların raporları zaten birbirini tekzip ediyor, işin içine bitip tükenmeyen mahkeme safahâtı da girince alın size dert üstüne dert! Üsteklik, “tarihîeser” ile “sıradan eski”nin farkını zaten bilmeyen basınımıza göre, toprağın altından çıkan ne varsa zaten “eşi bulunmaz birer hazine”!

Modern şehircilik tabii ki rant kavgası ve arazi talanı yolunda tarihî eserlerin yerle bir edilip üzerlerine rezidanslar yahut alışveriş merkezleri dikilmesi değildir. Bir şehrin tarihî kimliğini muhafaza etmek taşradan kente yeni gelmiş ve şehirlileşmeye henüz başlamış olanlar için de vazifedir; tek olan, hakikî bir tarihî önem taşıyan eserler ile kalıntıların korunması zaten şarttır. Ama “koruma” kavramı, örneğine hemen her yerde rastlanan sıradan yıkıntıların da muhafazaya kalkışılması halini alırsa, şehir devâsâ bir enkaza döner.

Taksim’deki kazıda ortaya çıkan tuğla ile örülmüş kanal, dünyanın en çirkin meydanlarından biri olan bu mekânın adam edilmesine dua edelim de engel olmasın!

(kaynak: http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/824719-taksimdeki-kalinti)

 

 

 

Recent Posts

Leave a Comment