Nefes Alan Binalar ve Doğru İklimlendirme Prensipleri

 

‘Nefes alan bina’ kavramı mimarlık literatürümüze kendisini yapı malzemeleri, organik malzemeler, kimyasalı düşük malzemeler, yeni izolasyon yöntemleri, nefes aldıran cephe malzemeleri vb. tanımlar üzerinden tariflemeye başlarken, aslında sürdürülebilir mimarinin tasarım sürecindeki en temel yaklaşımı olarak değerlendirilebilir. Sürdürülebilir mimaride nefes alan binaların sadece doğru ya da doğal malzeme kullanımına indirgenmesi, sağlıklı, konforlu, ekonomik ya da yapıya fiziksel olarak zarar vermeyecek olmasını açıkça göstermiyor. Hiç şüphesiz, binalardaki nem, iç mekanlardaki temiz havanın kontrolü, yalıtım, gölgeleme, gün ışığı gibi faktörlerin yapı bileşenleri ve bunların çeşitliliği ile de ilgili olduğu reddedilemez. Ancak, nefes alan binaları bütüncül bir yaklaşımla irdelemek ve kendi doğal konforunu yaratacak yapıları başka bir mekanizma ya da küçük teknolojiler yardımıyla çözmek sürdürülebilir mimarinin alt tanımlamalarıyla da çelişiyor.

 

Nefes Alan Bina Nedir?

Nefes alan binalar, içerisindeki temiz havanın ve gün ışığının kontrol edilmesini ve nem, küf, mantarlaşma gibi yapı bileşenlerine ve insan sağlığına zarar verebilecek tüm etkenlerin yapıdan uzaklaştırılması olarak tanımlanabilir. Burada, bina tasarımında kullanılan malzemelerin özellikleri, performansları ve uzun vadedeki kullanımı yapının ömrü ve kullanıcı için önemlidir ancak yeterli değildir. Sürdürülebilir mimaride yardımcı/super-teknolojik/mekanik gibi sistemlere ihtiyaç duymadan binaların nefes almasını sağlamak yapıdaki tüm organizmanın kendi kendini yönetebilmesi adına oldukça önemlidir. Sürdürülebilir mimarinin Türkiye’deki öncü isimlerinden Avcı Architects, yapılardaki nefes alan bina yöntemlerini kendi ofis tasarımlarında kullandığı ve uyguladığı ‘Dört Mod’ prensibine odaklanarak ele alıyor. Avcı Architects-Gensler stratejik ortaklığıyla yürütülen çalışma mekanlarının verimliliği üzerine kurgulanan tasarımlar aslında iç mekan kalitesinin, çalışan performansının, malzemenin etkin kullanımı ve tüm bunların iş verene yansıyan ekonomik boyutunun araştırılması ve uygulanması yöntemlerine dayanıyor. Bu bağlamda desteklemek gerekirse, JLL (Jones Lang LaSalle)’nin 2015 yılında yaptığı araştırmaya göre, Avcı Architects’in Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) binası ise bu anlamda iç mekan kalitesi ve temiz havanın kontrolü açısından Türkiye’den örnek bina olarak gösterilen tek yapı oluyor. Ofis’lerdeki üretim verimliliği, çalışanın mutluluğu ve ofislerde daha uzun zaman geçirme yöntemlerine odaklanarak bunların iş veren açısından yıllık maaliyetini rakamlarla analiz eden araştırma, bu anlamda TMB’nin iç mekanda sağladığı enerji tasarrufunun iş verene nasıl yansıdığının önemli bir göstergesi haline geliyor.

 

tmb-dogal-havalandirma-sistemi-2
Türkiye Müteahhitler Birliği Merkez Binası, Doğal havalandırma Sistemi, Avciarchitects, Ankara. imaj © Avcı Architects

 

Avcı Architects’in ‘sağlıklı bina’, ‘nefes alan bina’ tanımı üzerine kurgulanan ‘Dört Mod’ prensibi odaklanma, sosyalleşme, öğrenme, işbirliği modeline odaklanarak iç mekan tasarımı ve bu mekanların sürdürülebilir olmasını hedef alıyor. Avcı Architects’in Türkiye Müteahhitler Birliği Merkez Ofisi, FOX International Merkez Ofisi, AIG İstanbul Merkez Ofisi ve INC Araştırma Genel Merkezi gibi projelerinde uyguladığı yapının hem iç mekan kalitesi hem de kullanıcı performansını dikkate alan doğal malzeme, maximum düzeyde gün ışığı, doğal havalandırma, doğal iklimlendirme ve alternatif cephe malzemeleri’nin kullanımı binanın otonom bir şekilde kendi kendini temizlemesi ve sürdürülebilir bir iç mekan olgusunu da desteklediği gözlemleniyor.

Eğer nefes alan bir bina tasarlamak istiyorsanız, bu yöntemin üstün teknolojiler yardımıyla değil yapının nasıl kendi kendini  temizleyebileceği yöntemlerini araştırmanız ve geliştirmeniz gerekir.

 

mahalle-hayatı-projesi-avciarchitects
Mahalle hayatı Projesi, Avci Architects, İstanbul. imaj © Avcı Architects

 

Sürdürülebilir Mimaride ‘Öz’: Doğru İklimlendirme!

Avcı Architects projelerinde mümkün olabildiğince doğal iklimlendirme sistemlerine odaklanarak ve bazen kendi sistemlerini tasarlayarak yapıların doğal yollarla nefes almasına odaklanıyor. Her koşulda açıkça gözlemlenebiliyor ki, bu sistemler ofisin temelde arkasında durduğu sürdürülebilirlik anlayışı ve inovatif yaklaşımın somut bir ürünü olarak ortaya çıkıyor.Yapılardaki iklimlendirme sorunlarının sadece yeni üretilen/alternatif/yüksek performanslı malzemelerle çözülemeyeceğinin altını çizen Mimar Selçuk Avcı, mimarların doğal iklimlendirme için kendi yaratıcı çözümlerini yer’in verilerine göre üretmeleri gerektiğini vurguluyor:

Nefes alan binalar, hem yapının sürdürülebilirliği hem de kullanıcının sağlıklı ve yeterli konfora ulaşabilmesi açısından oldukça önemlidir. Eğer doğru iklimlendirmeyi sağlamazsanız, kişiler üzerinde çok ciddi fiziksel ve psikolojik hasarlara sebep olabilirsiniz buna sadece enerji verimliliği düzleminden bakmamak gerekir. Hastalıklı bir yapı, içinde yaşayanları da hasta edebilir.

 

Nefes alan binalar, Türkiye’de daha yeni yeni tartışılmaya, kavramsal çerçevesi çizilmeye ve gündemi meşgul etmeye başladı. İSKİD’in 2015 yılında ‘nefes alan binalar’ için düzenlediği konferans, tam olarak ‘nefes alan bina nedir’ sorusuna referansla  ‘Mimari Tasarımda İklimlendirme’ yöntemlerini proje henüz konsept aşamasındayken mimar ve diğer mühendislik alanlarını da disipline etmesi gereken sistematik düşünce stratejilerini tartıştı. Doğru malzeme kullanımı ve yapılardaki doğru iklimlendirme metodlarına yönelik yasaların, yönetmeliklerin uygulanmadığı Türkiye’de, insan sağlığını da hedef alan yeni yapılandırmaların üretilmesi ve bunun kontrol edilmesi artık kaçınılmaz. Bunların dışında, dünya literatüründe nefes alan yapı söylemi kendi özerkliğini ilan etmiş bile. RIBA Bookshop bünyesinde sunulan ve Rueda tarafından yayınlanan  ‘Breathable’ kitabı, teknolojilerin doğal olarak entegrasyonu, içinde bulunduğumuz fiziksel çevrenin, soluduğumuz havanın, bireylere ve toplumlara nasıl yansıdığı, mekanın malzeme olarak yeniden keşfini ele alıyor ve dünya sahnesindeki bir çok uluslararası mimari ofisler, yazarlar ve sanatçıların katkılarıyla proje ve makalelerle harmanlanıyor.

Sonuç olarak toparlamak gerekirse, Türkiye’de sürdürülebilir mimarinin en önemli temsilcilerinden olan Avcı Architects, nefes alan yapı söylemini bu olgunun odağında konumlandırarak bunu ayrı bir boyuta taşıyarak çözümlemiyor bunun her koşulda bütüncül bir yaklaşımda değerlendirilmesi gerektiğini ısrarla vurguluyor. Doğal, yerel, özgün malzeme kullanımını sürekli destekleyen ofis, yeni malzemelerin keşfi ve araştırmasında da önemli rol oynuyor. Ofis, malzeme analizleri, yeni malzeme tasarımları, malzemenin davranışı üzerine araştırmalarına pek çok farklı işbirlikçileriyle devam ediyor.

 

Recommended Posts

Leave a Comment